"Sanki duygusal yeme patlamaya hazır, herhangi bir duygusal tetiklenmede aktif olacak bir yanardağ gibidir. Ne zaman nasıl tetiklenecek ve nasıl yıkıma yol açacaktır? Bu seferki duygusal yeme davranışı ne kadar tahripkâr olacaktır?"
“Duygusal yeme”, “yeme atağı”, “konforlu yiyecekler” gibi kavramlara bugünlerde çok daha aşinayız. Kilo fazlası olan kişiler bu kavramların yaşamları üzerindeki olumsuz etkisini, fazla kilonun olumsuz etkisi kadar hissetmektedir. Çünkü konforlu yiyeceklerin günün sonunda çok da konforlu hissettirmediği, bedensel ve ruhsal açıdan bazı yüklere yol açtığı bilinir. Hatta çoğu kişi için kilo vermekten ziyade duygusal yeme davranışı ile ne yapılacağı, nasıl yaşanılacağı daha zorlayıcıdır. Sanki duygusal yeme patlamaya hazır, herhangi bir duygusal tetiklenmede aktif olacak bir yanardağ gibidir. Ne zaman nasıl tetiklenecek ve nasıl yıkıma yol açacaktır? Bu seferki duygusal yeme davranışı ne kadar tahripkâr olacaktır?
Duygusal yeme davranışı tam olarak nedir? Olumsuz duygular karşında, duyguları dizginlemek ve azaltmak için başvurulan bir yeme davranışıdır. Yemeğin sıra dışı kullanımından dolayı, kısıtlayıcı yeme davranışı ve dışsal yeme davranışı gibi “anormal yeme davranışları” arasında yer alır. Duygusal yeme davranışını tetikleyen hem olumsuz duygulardır hem de olumsuz duyguları düzenlemek/regüle etmek amacıyla duygusal yeme davranışına yönlenilir.

Yemeğin doygunluk verirken sakinleştiren, iyi hissettiren tarafına tutunmak yetişkin kişi için yeni bir şey değildir aslında. Çocukken olumsuz duyguları karşısında ebeveyninin ona lezzetli, kalorili, şekerli şeyler sunmasına aşinadır. Çocukluktan yetişkinliğe getirdiği “Demek ki olumsuz şeyler hissettiğimde aç olmadığım halde yemek yersem kendimi iyi hissederim. Duygularımı dengelemenin yolu yemek yemektir.” düşüncesidir. Bu düşünce yetişkinlik hayatına alışkanlığa dönüşmüş bir şekilde yansır. Çünkü özellikle olumsuz duygular karşısında, duygusal yeme davranışı dışında kişi başka bir duygu düzenleme yöntemi öğrenmemiştir, görmemiştir. Bugünkü yaşamında da duygularını düzenleme yöntemi olarak duygusal yeme davranışını sürdürmektedir. Fakat duyguları düzenlemek için yemek uygun bir seçenek değildir.
Duygusal yeme davranışına tıkınırcasına yeme davranışı eşlik edebilir. Duygusal yeme davranışı bir nevi yeme atağına dönüşür. Kişi ne hissettiğinden, ne düşüğünden kendini soyutlayarak “yemek ile hıncını çıkarmayı” sahneye koyar sanki. Bu sahneleme bitip, durup kendine baktığında “bir anda oldu, tüm bunları ben mi yedim?” deyip sanki tüm bu yaşananları başkası yaşamış gibi anlatma eğiliminde olur. Duygusu ile kendisi arasına mesafe koyar. Bu mesafe de aşırı yemek yiyerek sağlanır. Kişinin bu gününde gerçekleşen bir şey, geçmişteki bir duygusunu ya da travmatik bir anısını tetikleyebilir, çağrıştırabilir. Geçmişin halledilemeyen meselesi gün yüzüne çıktığında kişi bunu yine en iyi bildiği yol olan- duygusal yeme davranışı ile- çözmeye çalışır. Fakat geçmişte olduğu gibi bugün de bilir ki duygusal yeme davranışı bir çözüm ya da onarım sağlamaz. Sadece kısa süreli rahatlama sağlar. Bu nedenle duygusal açıdan çözümlenmemiş konular birbiri üzerine binmeye başlar.
Duygusal yeme zaman zaman bedene ve yeme davranışına yönelik kaygılardan da görülmektedir. Kilonun, bedenin “ideal” olmadığını düşünmek, sosyal medyanın etkisi ile imaja tutunmak yemekle kurulan ilişkide dalgalanmalara yol açar. Yemek ile sağlıklı ilişki kurulamaz hale gelir. Kişi istediği kilo ve beden için yeme davranışını ya tamamen kısıtlar ya da yüksek kaygı anında gözü dönmüşçesine yer. Kiloya ve bedene yönelik olumsuz duygular, duygusal yeme davranışını tetikler.

Duygusal yemenin günlük yaşamın bir parçası haline gelmesi ve alışkanlığa dönüşmesi kilo alımına ve obeziteye yol açabilir. Obezite cerrahisine hazırlanan kişiler duygusal yeme davranışını da beraberlerinde getirebilmektedir. Geçmişteki kilo alma ve verme öykülerinin içinde duygusal yeme davranışı olduğu için, almış oldukları cerrahi kararında da duygusal yeme davranışının gelecekte gündem konusu olup olmayacağı kaygı uyandıran bir unsurdur.
Duygusal yeme davranışı, obezite cerrahisinden bağımsız ele alınması gereken çözüme kavuşturulması gereken bir konudur. Olumsuz duyguları düzenlemek adına yanlış el aleti kullanılıyorsa başka bir yol, yöntem bulunmalıdır. Bu da ancak duygulara yaklaşarak, psikolojik ihtiyaçlara kulak vererek gerçekleşebilir. Tüm bunlar da kişi için bir nevi yeni bir öğrenme sürecidir ve psikoterapi desteği bu sürece yardımcı olabilir.
Obezite cerrahisi ile yaşam devam etmektedir. Hayat kendi içindeki olumlu - olumsuz şeyleri barındırmaya devam eder. Ameliyat sonrası yine olumsuz duyguların hissedilebileceği günlük yaşam olayları ile karşılaşmak çok mümkündür. “O kadar ameliyat oldum, öyle bir durumda ne yaparım!?” sorusu gündeme gelebilir.
Ameliyat sonrası erken dönemde (özellikle ilk 3 ay) cerrahi tekniğin engelleyici etkisi gereği eskisi gibi duygusal yeme davranışı sergilemek mümkün olmayabilir. Ameliyat nedeniyle kısıtlı yiyebilmek ve hissedilen yüksek doygunluk, duygusal yeme davranışına olanak vermeyebilir. Fakat önemli bir nokta vardır ki o da; “ağızda eriyen” besin gruplarına yönelerek duygusal yeme davranışını sürdürmektir. Yani kısıtlı, küçülen mideye rağmen duygusal yeme davranışına gidecek alternatif bir yol yaratılabilmektedir. Ağızda eriyen besinler daha çok karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerdir. Çikolata, bisküvi, kraker, kurabiye, patlamış mısır, ekmek…bu gibi yiyecekler arasındadır. Ameliyat öncesi duygusal yeme ataklarının da eşlikçisi olan bu yiyecekler eskiyi hatırlatır. Geçmişteki o anlık “keyifli ve huzurlu kopuş anının”… bugün ameliyat sonrasında da sergilenmesi obezite cerrahisi geçiren kişileri tedirgin edebilir. Duygusal yeme davranışı kılık değiştirmiştir. Çok eskiden beri orada duran duygusal yeme yanardağı yine aktif olmuştur. Peki çözüm nedir?
Geçmişten farklı olarak bu sefer kilo verme işini cerrahi üstlenmiştir. Kısa zamanda yaşam konforunu arttıracak düzeyde kilo verme meselesi cerrahi teknik sayesinde gerçekleşir. Kilo vermeye yönelik ekstra bir enerji harcanmadığı için kişi tüm enerjisini ve motivasyonunu hayatında eskiden beri var olan, onu bedenen ve ruhen olumsuz yönde etkileyen şeyleri onarmak, değiştirmek yönünde kullanmalıdır. Bir diğer değişle ameliyat sonrası sürecin, hayatındaki belli konuların yeniden yapılandırılması olarak görülmesidir. Böylece kişi hem ameliyat sonrası geri kilo alma konusuna dair kendini güçlendirmiş olur hem de ruhsallığında hayatın bir çok noktasında onu zora sokan durumları onarmış olur. Bu süreçte duygusal yeme davranışının psikolojik yönden bir semptom görevi gördüğünü, aslında giderilmesi gereken başka ihtiyaçların habercisi olduğunu keşfeder. Bunlar için değişime açık olmak, kilo verme motivasyonunun ötesine geçip tüm hayatı ele almayı önemsemek ve destek almaya açık olmak gerekir. Kalp damar rahatsızlıkları, şeker hastalığı, çürüyen diş gibi durumlarda nasıl ki hekime başvuruluyorsa beslenme ve psikolojik açıdan denge için uzman desteğine başvurmak kıymetlidir.
Ameliyat sonrası süreçte duygusal yeme davranışına karşı önlem alabilmenin bir yolu beslenme günlüğü tutmaktır. Beslenme günlüğüne tüm gün boyunca yediklerini ve içtiklerini yazarak kişi kendini izleyebilir. Günün hangi öğünü, hangi saati, nerede, ne yedi? Ne kadar miktarda yedi? Yediği sıradaki duygusu neydi? gibi soruların cevapları beslenme günlüğünün içeriğini oluşturur. Özellikle tekrar eden bir durum varsa bunu beslenme günlüğünden görmek mümkündür. Belki de belli bir duygu karşısında duygusal yeme davranışı görülmektedir. Bunların bilinebilmesi ve farkındalık sağlanabilmesi için kişinin kendini izlemesi gerekecektir.
Kültürün ve yaşamın içinde belli oranda duygusal yeme davranışı vardır. Olumsuz duygular karşısında ya da kutlamalarda yemeğin bir yeri ve anlamı vardır. Bu durum hem bedensel hem de ruhsal sağlığa zarar vermeye başladığı noktada ayrışır. Hangi kilo verme yöntemi seçilirse seçilsin, duygusal yeme davranışı karşısında odak duygular ve psikolojik ihtiyaçlar olmalıdır. Konu ne diyet listesidir ne de yiyeceklerdir.
Comments