“Acıkmak” her ne kadar en çok yemek ile anılsa da aslında ne kadar yaşamın tam da en ortasında. Açlık dürtüsü günümüzdeki tüketim biçimini, insanların duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını giderme biçimini şekillendiren unsurlardan biri. İnsanın içindeki aç, yüzde yüz doyumu arayan tarafı zaman zaman dünya ile insanlar ile kurduğu ilişkide kendini gösterebilmekte. Bu yazıda ise açlık duygusu psikolojik bakış açısıyla diyet ve obezite cerrahisi alanlarında tartışılmıştır.
Bir diyet programının içinde olan ya da obezite cerrahisi geçirmiş kişiler için dillendirilmesi ve hissedilmesi zor olan duygulardan biri açlık duygusudur. Diyet yapma konusunda ne kadar tecrübeli olunursa olsun acıkma duygusunun vermiş olduğu korkuyu bertaraf etmek çoğu kişi için zorlayıcıdır. Sağlıklı beslenme sürecinde olan kişiler beslenme uzmanına “acıktım, acıkıyorum” demekte endişe duyarlar ya da acıkmamak adına “ağızlarını oyalayacak” seçeneklerin genişletmesini isterler. Diyeti sürdürmekte, bırakmakta en önemli etkenlerden biri açlık duygusudur. Çoğu kişi için “Diyetten sıkıldım, yoruldum.” denen zaman yüksek acıkma hissinin olduğu bir andır. Acıktığı için üzülen ve açıma duygusunu yönetmekte zorlanan kişi “İradesizim!” diye kendini suçlar.
Belki de mesele iradesizlikten ziyade açlık duygusuna kulak verip vermemektir?
Tüp mide ameliyatı sonrası süreç, diyet sürecinden daha farklı ilerler. Obezite cerrahisi sonrası erken dönemde cerrahi tekniğin açlık-tokluk üzerinde etkisi oldukça dramatiktir. Tüketilebilen yemek miktarı ile hissedilen doygunluk arasında zannedilenden farklı bir durum yaşanabilir. Ameliyat öncesi fazla miktar ile doygun hissetmeye alışık olan kişiler; tüp mide ameliyatı gibi kısıtlayıcı etkinin fazla olduğu ameliyatlarda çok az yiyip yine benzer doygunluğu hissederler. Bu ilk zamanlar beyin-göz-mide arasındaki ilişkinin senkronize olamamasına yol açabilir. Görülen ve algılanan miktar ile midedeki his uyumsuzdur. Fakat süreç ilerledikçe bu yeni duruma alışır. Kişi eskisi gibi gün içinde sık sık acıkmaz. Yeme davranışını kontrol edemediğini düşünen kişiler için daha az acıkmak, az miktar ile çok kolay doymak “mucize” gibidir. İlerleyen dönemlerde (6.ay ve sonrası) acıkma duygusu kendini tekrar hissettirebilir, gün içerisinde ara bir öğün yapma ihtiyacı doğabilir. Çoğu kişi için acıkma duygusu ameliyattan hemen sonra da hissedilebilir ve acıktıkları için bu kişiler kendilerini suçlu hissederler. Acıkma hissi ne zaman hissedilirse hissedilsin bu duygu, obezite cerrahisi deneyimi olan kişileri “terörize” eder. Acıkma hissi büyük bir şok ve korku yaratır. Hayal kırıklığı hissedilir. “Yine mi geldi o his! Ya tekrar beni ele geçirirse ve kendimi kontrol edemeyecek düzeyde yemek yersem?” , “Ya yemeğe başlar ve önünü alamazsam? Şimdi gün içinde yine sık sık yiyecek miyim?” diye sormaya başlarlar.
Acıkmak kadar doğal, insani ne olabilir? Acıkma duygusu bir o kadar hayatidir ve bir yaşam göstergesidir.
Acıkma bir nevi vücudun verdiği bir mesajdır, uyarıdır. Kimi karnında kimi boğazında kimi göğsünde hissedilir. Açlık duygusunun düzeyi her zaman aynı değildir. Kimi zaman daha fazla kimi zaman daha azdır. Bu nedenle bu duyguyu gidermek adına her zaman aynı miktarda yemek yenmeyebilir.
Acıkmaktan korkmak ile acıktığının farkına varamamak ayrı değerlendirilebilir.
Acıkmaktan neden korkulur? Acıktığınızı düşündüğünüzde zihninizde ne uyanıyor? Nasıl hissediyorsunuz? Acıkmış bir insan olmak nasıl bir durum? Kimi kişiler duygusal ve fiziksel kaynakların az, yoksun olduğu şartlardan gelmektedir. Bir şeyin eksikliğini, yoksunluğunu çekmek diğer başka yoksunlukları hatırlatabilir. Maddi açıdan zorluk çekilen bir dönem, yeterli besinin olmadığı koşullar, yetişilen evdeki ilgisizlik sevgisizlik, aile içi “tat kaçıran” gerilimli ilişkiler… Tüm bunlar hem duygusal hem de fiziksel açlığı uyandırır. Bu nedenle bugün bir yetişkin için acıkmak, içinde panik duyguları uyandırabilir. “Acıktığım zaman ne yapacağım? Bu duyguya dayanabilecek miyim? Bu açlığın boyutu ne olacak? Ben bu açlığımı giderebilmek için kaynaklara sahip miyim?”… Özellikle son soru üzerinde daha fazla durulası. “Açlığı gidermek için kaynaklara sahip olmak” nedir? İlk akla gelen yemeğe ulaşılabilirlik. Evet, önemli bir nokta. Maddi, fiziki koşullar yemeğe erişmede kolaylık sağlıyor mu? Diğer kaynak “Ben açlık duygumu dinlemeye, ona kulak vermeye ne kadar izin veriyorum?”. Eğer acıkma duygusu cezalandırıcı, suçlayıcı bir tutumla yönetiliyorsa bu kişinin olası duygusal ve maddi kaynakları kendisinden çekmesidir. Tekrar yoksunluk ile terbiyedir yani. Fakat bu bir noktada yoksunluğu gidermek için kontrolden çıkmışçasına davranışlar sergilenir. Kontrolden çıkma halini hem yeme davranışında hem de yoksun bırakılan duygu dünyasındaki ihtiyaçların giderilmesinde görebiliriz. Bu nedenle son kaynak da aslında kişinin kendine gösterdiği duygusal kaynaklardır. Kişi içindeki hem duygusal hem de fiziksel uyaranlara karşı ne kadar açıktır? Her türlü duyguyu bünyesinde barındırmak ne kadar mümkündür? Kendine her türlü duyguyu hissedebileceğine yönelik izni var mıdır? Duygusal ve fiziksek ihtiyaçlarını giderme konusunda kendi hayatının iplerini ele almış durumda mıdır? Kişiler duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesini bazen tamamen dışarıya bırakırlar. Kendilerine yetişkin gibi davranarak duygusal ve fiziksel yoksunluklarının gidericisi olamazlar. Kendilerine alternatifler, kaynaklar yaratma konusunda çaresizlik içindedirler ya da kendileri için dışarıdan bir “kurtarıcının” gelip onları bu acıkmışlık halinden kurtarmalarını dilerler.
Bu nedenle doğal bir karın guruldaması birçok başka duyguyu, düşünceyi ve sorumluğu beraberinde getirir.
Özellikle çok fazla kilo alma verme öyküsü olan kişiler için acıkmak “Ya kendimi kontrol edemeyecek düzeyde yersem !?” düşüncesi yaratır. Bu düşünceden hem hoşlanmazlar hem de fark etmedikleri, bilinçdışı düzeyde bu hali arzularlar. Her şeyi yemek, kendinden geçmek, midenin dolup taşması suçluluk kadar beraberinde “hazzı” da getirir.
Dolup taşan sanki sadece mide değil, duygu haznesidir. Bu nedenledir ki fiziksel açlık ile duygusal açlık; doyma ile tıkama birbirine karışır.
Kimi zaman acıkmaya izin vermeden yemek yenmesi de acıkma duygusuna karşı “önlem” gibidir. Sık sık atıştırmak, tabakta hiç yemek bırakmamak, yenebilecek miktardan daha fazlasını yemek olası acıkmanın önüne geçmek gibidir. Ya da sanki bir dönem “Yemeyeceğim, istemiyorum, acıkmadım” deme hakkı olmamış biri için acıkıp acıkmadığının öneminin kalmaması gibi. Artık her durumda her koşulda yiyebilir olur. Midesinin boşalmasına izin vermez. Bu nedenle “acıkma” onun için gündem konusu olamaz. Olursa eğer ne yapacağını bilemez ya da diğer insanlar onun acıkmasına nasıl tepki göstereceği konusunda kaygılıdır.
Vücuttan gelen diğer uyaranlara, hislere doğal bir şekilde bakılıyorken ve bu uyaranların söylemeye çalıştığı şeyi anlayıp gidermeye çalışıyorken, acıkmaktan korkmak gerçekten yoğun bir duygu. Peki bu duygu nasıl daha hissedilebilir ve yaşanabilir düzeye getirilir?
İlki hissedilen ya da bastırılmaya çalışılan açlık gerçek açlık mı duygusal açlık mı? Bunu basit bir şekilde ayırt etmek için internette esprili bir test var. İsmi “Brokoli testi”. Brokoli sevilmeyen bir sebze olarak düşünülmüş. Siz yemekten hoşlanmadığınız, çok da tercih etmediğiniz başka bir şeyi seçebilirsiniz. Aklınızdan bir şey yemek geçtiği zaman kendinize “Şimdi brokoli olsa yer miyim?” diye sorun. Eğer gerçekten fiziksel bir açlığınız var ise brokoliyi yersiniz. Ama “Çok da tercih etmem.” derseniz bunun duygusal, keyfi açlık olduğu düşünülebilir. Bazı duygusal açlıklar fiziksel açlık kılığına bürünebilirler. Halbuki zaman zaman “Bir şeyler yiyim.” denilen zamanda yorgun, mutsuz, sinirli, yalnız ve kaygılı bir halde olmak mümkündür.
Geçmişte duygusal açlığını, fiziksel doygunluk ile kapamaya çalışanların yanılgısıdır.
Eğer ki hissedilen açlık gerçek, fiziksel açlık ise düzeyi ne nedir? 1 ile 10 arasında derecelendirin. 1 neredeyse hiç aç olmama hali, 10 ise gözün karardığı haldir. Sizinki kaç? Açlık düzeyi 5, 6, 7 gibi olmaya başladığında yemeğe, yeme davranışına yatırım yapmanız açlık duygunuzu kontrollü şekilde yaşamanıza yardımcı olacaktır. Nedir bu yatırımdan kasıt? Kendinize bir eylem planı hazırlamak gibi. “Şuan ne kadar açım? Şuan bulunduğum yerden başka bir yere gidecek miyim ve bu yer değiştirme sırasında açlık düzeyime ne olur? Öncesinde açlık hissini dizginleyebilmek için bir şey yapabilir miyim?” ya da “Şuan ne kadar açım? Yemek pişirmeyi planlıyor muyum yoksa sipariş mi vereceğim? Yemek pişirmek için gerekli malzemelerim var mı?” gibi zihinsel süreçleri aktif kılmak önemlidir. Tüm bunlar aslında yemeğe dair olumlu yatırımlardır. Hayatlarının uzun bir dönemi yemeği “yasak” bir şey olarak gören kişiler için yemeği düşünmek kötü bir şey olarak algılansa da tüm bunlar hissedilen duyguyu ve bu duyguya bağlı ihtiyacı gidermenin en kapsayıcı, doyurucu ve anlayışlı yoludur.
Açlık duygusu ile barışıldığında diğer birçok duyguya ve ihtiyaca esnek yaklaşabilmenin önü açılır. Kişi diğer duygularına, bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarına ilgi ile merak ile bakabilir. Bunlardan korkmaz. Çünkü her türlü duyguyu hissedebilmek ve sergilenecek davranışları seçebilmek mümkündür.
Comments