Vücut kitle indeksi 30 ve üstü olan kişilerde, fizyolojik göstergeler de uygun olduğu takdirde sağlıklı kilo aralığına inmek için obezite cerrahisi başvurulabilecek bir yöntem olabilir. Obezite cerrahisi seçeneği zihinde yer edinmeye başlayınca kişinin zihninde olumlu ve olumsuz birçok duygu, düşünce ve soru işareti uyanır. Bunlardan biri de “Ameliyat sonrası mutsuz olur muyum?” sorusudur. Bu soru kimi zaman sesli şekilde dile getirilir kimi zaman da dile getirilmeden yaratmış olduğu duygusal gerilim ile örtük şekilde yaşanmaya çalışılır. Obezite cerrahisini seçmek beraberinde ne getirecek? Ne götürecektir? Bu seçim mutsuzluğa sebebiyet verecek midir? Hayatta ters giden her olumsuzluğa merhem gibi gelip, sonsuz bir mutluluk sağlayacak mıdır?
Tüp mide ameliyatı (sleeve gastrektomi) öncesi “Acaba ameliyat sonrası mutsuz olur muyum? Pişman olur muyum?” diye soranlara, “Ne olursa, ne yaşarsanız mutsuz olursunuz?” ya da “Ne size ‘keşke…’” dedirtir diye sorarım. “Eski gibi yiyememek” en sık aldığım cevaplardan olur. Eskisi gibi yiyememekten kasıt, açlık tokluk duygusuna bakmadan dilenilen zamanda dilenilen miktarda yemek yemektir. Yani aslında obeziteye yol açan yeme davranışı. Obezite cerrahisi adayının aslında sormakta olduğu soru şu: Eski yeme davranışımı geride bırakabilir miyim? Geride bırakmak benim mutsuz hissetmeme sebep olur mu? Yemek yeme dışında mutlu olmak nasıl mümkün? Yemeği ameliyat öncesi miktarlarda yiyememek bir mutsuzluk sebebi olur mu?
Bu soruları detaylandırmadan önce, bu yazı yazdığım sırada Bertrand Russell’ın Mutlu Olma Sanatı* adlı kitabını okumaktaydım. Oradan bir alıntı yapmak isterim.
“Obur ile normal iştahlı arasında, kökü derinlerde olan psikolojik bir fark bulunduğunu sanıyorum. Bir tek zevkini, diğer zevklerinin zararına aşırı derecelere vardıranın, üstesinden gelemediği bir sorunu vardır. İçki düşkünü için bu durum belirgindir; insanlar unutmak amacı ile içerler….Aşırı ve tek yönlü tutkuların hepsi böyledir. Amaç, zevk değil, unutmaktır. Yalnız unutmanın sarhoşluk yoluyla sağlanmak istenmesiyle, doğal alışkanlıklara yoğunlaşarak sağlanması arasında çok fark vardır.” (syf 126)
“Bir tek zevkini, diğer zevklerinin zararına aşırı derecelere vardıranın, üstesinden gelemediği bir sorunu vardır.” önemli ve anlamlı bir cümledir. Yemek yeme en temel insani ihtiyaçtır. Herkese doyum ve zevk verir. Fakat aşırı yeme davranışı gösteren, obezite ile mücadele eden kişilerde hayattan alınan tek zevk kaynağı yemektir. Ruhsallıkta üstesinden gelinemeyen bir sorun aşırı yemek yeme ile kontrol altında tutulmaya çalışılır. Bu sorunun kaynağı her kişi için farklılık gösterir. Aşırı hale gelen yeme davranışı hayattan alınabilecek diğer zevk ve mutluluk kaynaklarına erişimi olumsuz yönde etkiler. Aynı aşırı kilonun yaşam kalitesini düşürüp, sosyalliğin azalmasına, fiziksel ve duygusal açıdan izole kalarak ilişkilerden, hayatın içinde olma halinden, alınacak zevklerden mahrum kalınmasına sebep olup yemekle kurulan ilişkinin yine daha da artış göstermesi gibi… Yani “eskisi gibi yemek” Russell’ın dediği gibi “normal iştah” ile tadına vara vara, zevkini çıkara çıkara yemek yiyip hayatta başka zevk kaynaklarının olmasına izin vermekten ziyade; tek yönlü ve kişiye hem bedenen hem de psikolojik acıdan zarar veren bir şeydir. Fazla miktarda yemek yemek duygusal açıdan zorlanılan, acı veren şeylerin “unutulmasına” ve “hissedilmemesine”; psikolojik ihtiyaçların göz ardı edilmesine yol açar.
Obezite cerrahisi sonrası süreçte ise yemek ile kurulan ilişki bambaşka bir hal alır. Mide hacminin azalması ve yemek alımının kısıtlanması alışık olunanın tam tersi yöndedir. Yemeği bazı psikolojik meseleleri, duyguları unutmak ve hissetmemek için kullanan kişiler için bu yeni durum zorlayıcı olabilir. Bir nevi kendilerini oyaladıkları, avuttukları “yalancı emzikleri” ellerinden alınmıştır. Huzursuz, keyifsiz, gergin ve kaygılı bir hal içinde kendilerini bulabilirler. Bu duygular doğrultusunda da ameliyat olan kişide ve/veya yakınlarında “ameliyat sonrası mutsuzluk” gündeme gelebilir. Halbuki bu durumdaki mutsuzluk yüzeye çıkan, zaten en başından beri orada var olan ama sadece aşırı yemek ile üstü örtülen bir mutsuzluktur. Bastırılmaya çalışılan duygular, ihtiyaçlar, dürtüler ve anılar ameliyat ile tetiklenebilir. Bu da “mutsuzum” denmesine yol açabilir.
Gündeme gelen mutsuzluk ameliyat öncesinde ele alınmak için, işlenmek için kendini belki de genişleyen beden ve artan yeme miktarı ile göstermeye çalışıyordu. Ameliyat sonrasında ise artık tamamen gündem ve hayatı her yönü ile ele almak için bir şans. Mutsuzluk sebeplerini belirlemek, doyum kaynaklarını bulmak ve yaratmak, psikolojideki meselelerin onarımı ve tamiri bu vesile ile ele alınabilir. Bu hem psikolojik açıdan bir iyilik halinin sağlanmasına hem de ameliyat sonrası hayatın daha sağlam temeller üzerine kurulmasına yardımcı olur. Çünkü ameliyat sonrası uzun vadede geri kilo alımlarının başında “halledilememiş psikolojik meseleler” gelmektedir.
Obezite cerrahisi ile gündeme gelebilecek güncel mutsuzluk, geçmişten gelen ve zaten hep var olan, anlamlandırılmayı bekleyen bir mutsuzluktur. Obezite cerrahisi yemek ile örtülmeye çalışılan şeyleri görünür hale getirmiştir.
*Bertrand Russell, Mutlu Olma Sanatı, Say Yayınları
Comments