top of page
Klinik Psikolog Eldem Erdem

Tartılamadığınız Bir Yaşam

Bir sabah uyandınız. Diğer her sabah yaptığınız gibi tartıya çıkmak için hazırlandınız. Tartıdan en iyi sonucu almak için kurtulmanız gereken her şeyden kurtuldunuz. Ama bir terslik var. Tartıda herhangi bir rakam göremiyorsunuz. Piline bakıyorsunuz, yeni takmıştınız. Sağına soluna bakıyorsunuz, her şey normal. Tartıdan inip tekrar çıkıyorsunuz. Yine olmuyor. Evdeki diğer kişilere sesleniyorsunuz. Onlar tartıya çıkıyor. Yok olmuyor. Tartmıyor. Herhalde evdeki tartıda bir sorun var diyorsunuz. Telefonunuzu elinize aldığınızda kilo vermek için dahil olduğunuz grupta hararetli bir konuşmanın olduğunu görüyorsunuz. Herkes heyecanlı heyecanlı bir şeyler yazıyor. Herkes o sabah tartılamadığından şikayet ediyor. Halbuki grupta bir ritüel. Herkes o sabahki tartısının fotoğrafını çekip göndermeli. Fakat o sabah ne kendinizin kilosunu ne de diğer insanların tartıda çıkan kilolarını görebiliyorsunuz. Grupta bazı kişiler “ohh iyi oldu dün akşam kaçırmıştım.” kimi de “kaç gündür aç geziyorum artık kilo vermişimdir diye düşünüyordum.” yazıyor.

Kilonuzu ölçmek için çıktığınız tartının kilonuzu göstermediği bir güne, dünyaya uyanmak belki bir yerde ürkütücü. Beden ağırlığının görülememesi doğal olarak korkutucu. Peki ya tartı ile aranızdaki takıntılı bir ilişkiye şimdi ne olacaktır? Sırf tartıdaki rakam için yaşıyorken, elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi mi olacaksınız? Hangisi daha üzücü olacaktır? Belki bir yönü ile de bu durum rahatlatıcıdır? Her sabah büyük bir heyecan ile kaç gram vermişim, kaç gram almışım kaygısı olmayacaktır. Tartısız yeni yaşam nasıl olacaktır?

Jo Paterson

“Tartının olmadığı bir dünyayı hayal edin. O zaman ne yapardınız? Bedeninize ve beslenmenize nasıl yaklaşırdınız?” sorusu tartı odaklı yaşayan, tüm beslenmesini tüm yaşamını tartıdaki değer üzerine kurgulayan bir kişileri gördükçe aklıma gelmişti. Kendilerine biçtikleri kiloya ulaşmak için her şeyi yapmaya hazırlardı. Büyük ölçüde yapmışlardı da. Sanki belirledikleri kilo, ulaşmak istedikleri değer onlar için kilodan başka şeyler de ifade ediyordu. Bu nedenle beslenme davranışlarında keskin iniş çıkışlar oluyordu. Gerçekçi bir beslenme davranışları yoktu. Bütün günü sıvı ile geçirebiliyorlar, uzun süre aç kalabiliyorlardı. Bu zorlayıcı beslenmeden “nefes aldıkları” zamanlarda ise kısa sürede yüksek kalori alıyorlardı. Yüksek kalorili beslenmeyi telafi etmek için de tekrar kendilerini aşırı kısıtlıyorlardı. Kontrolsüz bir fiziksel aktivite içine girebiliyorlardı. Egzersiz programlarının içinde hiç dinlenme olmuyordu. Sanki stratejileri tamamen “savaşta her şey mubahtır.” üzerine kuruluydu. Tartı da bu savaşın en büyük silahıydı. Eğer ki tartıda 100 gram aldıklarını görürlerse sert, kısıtlayıcı beslenmeye geri dönüş oluyordu. Zaman zaman günde birden fazla tartılarak “ara kontrol” gerçekleştiriyorlardı. Böylece her şey kontrol altında oluyordu. Tartısız dünya fikrini duyduklarında, bu nedendir ki panikliyorlardı. Tüm kaygılarını tartı üzerinden kontrol edebiliyorlardı. Tartı üzerinden sağlanan bu kontrol “hayatımdaki her şeyi kontrol ediyorum.” düşüncesini besliyordu. Tartı olmazsa ne yapacaklardı?

Tartısız dünyada yapmaları gereken ilk şey açlık duygularına kulak vererek yeme davranışını şekillendirmeleri olacaktır. Acıktım mı? En son ne zaman, ne yedim? Şuanki yeme isteğim fiziksel açlığın bir uzantısı mı yoksa olumsuz duygular karşısında yemeğe yönelmemin alışkanlığı mı? Gibi soruları akla getirmek gerekecektir. Aşırı tartı odaklı bazı kişiler için diyet listesiz bir hayat düşünülemez. Beslenme uzmanından saat saat, miktarları ile ne yenileceğini yazmasını beklerler. Böylece düzende, rayda olacaklardır. Ancak bu şekilde sapmayacaklarını düşünürler. Fakat bu durum kendi açlık duygularını, uyaranlarını izleyememelerine, fark edememelerine yol açabilir. Öğün saatlerinin, içeriklerinin ve miktarların belirlenmesinde karar merci olmaktan uzaklaşırlar. Esnekliklerini kaybederler. Yaşam belirlenen o listedeki saatte, düzende işlemeyebilir. O gün daha erken ya da daha geç kalkmak gerekebilir. Öğlen öğününe yazılan yemeğe ulaşmak belki o gün için mümkün olmayacaktır. Belki bir seyahate gitmek gerekecektir. O zaman kendi beslenme düzenin izleyicisi ve düzenleyicisi olmak gerekecektir. Bir öğündeki beslenme tercihine göre bir sonraki öğünü şekillendirmek, zamanı ve açlık duygusunu takip etmek ön planda olacaktır. Bu zaman zarfında olumsuz duyguların yeme davranışı üzerindeki etkisini azaltabilmek için kendisini duygusal açıdan da izleyecektir. Fiziksel beslenmesini tartı ile şekillendirirken; psikolojik ihtiyaçlarının da giderilmek için orada beklediğini görecektir. Böylece hem beslenmedeki hem de duygulardaki dalgalanmalar fark edilerek, bir şeylerin farklılaştığı aradan çok zaman geçmeden anlaşılacaktır. Aç ya da tok olmaksızın sürekli atıştırmanın, kontrolden çıkmışçasına çok kısa zamanda yüksek kalorili beslenip hemen ardından kusmanın, aşırı kısıtlayıcı beslenmenin, gece uykudan kalkıp yemenin, kalori saymanın ve stres, yalnızlık, kaygı gibi olumsuz duygular karşısında yeme davranışında bulunmanın tartı olmaksızın kişinin kendisine olumsuz getirileri olduğunu deneyimleyecektir. Tartıya odaklanırken gözden kaçan şeyler, artık göz ardı edilemez hala gelebilir. Fakat rakam üzerine kurulan yaşam beslenme ve psikoloji açısından sağlam bir zemin oluşturmayı engeller. Bu durumda hem beslenme hem de psikoloji açısından daha gerçekçi ve sağlıklı temeller atmak mümkün olacaktır. Kilo, beden ve yeme davranışı “proje” olmaktan çıkıp insan yaşamının doğal bir parçası haline gelecektir. Ya hep ya hiç düşüncesi ile şekillenen yeme davranışı daha esneklik kazanacaktır. Tamamen diyette olmak ile hiç diyette olmamak arasında bir alternatif yaratılmış olunacaktır.

Bedenin hareket içinde olması da kimi zaman yine tartının varlığından etkilenebilmektedir. Vücutta “kusur” olarak nitelendiren kısmın giderilmesi/onarımı ve tartıda erişilmek istenen rakama ulaşmanın yolu olarak aşırı spor, egzersiz görülür. Kusur giderilene ve/veya istenilen rakama erişilene kadar olimpiyat oyuncusu gibi spor yapılır. Ta ki hedefe ulaşana kadar. “Kusur” tekrar belirginleştiğinde yine eski sert egzersize dönülür. Tartısız bir yaşamda yapılacak bir diğer şey, bedenin hareketli kalmasını sağlayabilmek ve bunun diğer ihtiyaçlar gibi görülüp yatırım yapılmasıdır. Vücut şekillendirmek ya da tartıdaki rakamı değiştirmekten öte, sadece bedenin hareket halinde olması öncelik olursa hem beden ile hem de egzersiz ile daha barışık bir ilişki kurulmaya başlanılacaktır. Popüler, dayatma spor alternatiflerindense zevke ve ihtiyaca yönelik, hareket halinde olma seçenekleri keşfedilecektir. Sürekliliği sağlamak daha kolay olacaktır. Tartıyı memnun etmektense hareket eden beden ile hem fiziksel hem de ruhsal sağlığa katkı sağlanacaktır.

Tartılmak insanın bedensel açıdan kendi kendini takip etme biçimlerinden biridir. Kişinin kendisini izlemesi için önemlidir de. Fakat tartı sadece rakam gösterir. Ne kadar sağlıklı, gerçekçi, sürdürülebilir beslenme davranışı içinde olunduğunu göstermez. Kişinin yaşamında kendini ne kadar öncelik haline getirdiğini, kendi yaşamının sorumluluğunu aldığını, sağlıklı yaşamı bedensel ve ruhsal açıdan bir bütün olarak gördüğünü ortaya koymaz. Bu nedenle tartının üzerindeki yoğunluk, hayatın nasıl yaşanmakta olduğuna aktarılırsa daha sağlıklı ve esnek bir yaşam söz konusu olacaktır. Bedensel ve psikolojik ihtiyaçlar tartı baskısının gölgesinde kalmayacaktır.
89 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page